27 Şubat 2011 Pazar

Selin'in Sufflesi




Gecikmiş bir Pazar akşamından merhaba…

Arayı yine uzattığımın farkında değilim sanmayın. Bahanem yok, özrüm var bu kez. Tembelim, uykucuyum ve sıkıcıyım bu aralar, bir o kadar da suratsız ve sevimsiz… Benden hayır yok anlayacağınız, Vildan’ın sitemlerine katılmamak elde değil. Ama yarın yeni bir gün, yeni bir Pazartesi, neler olur bilinmez…

Perşembe günü hareketli bir gündü benim için, belki de haftanın en hareketli günüydü. Öncelikle KBB maceramdan bahsetmek istiyorum. Yaklaşık 2 hafta kadar önce kulağımdaki piercingi çıkardığımda ufak bir granülasyon dokusunun orada peyda olduğunu gördüm. Çok belliydi ki o ufaklık oradan alınacaktı. Ama yine de bir bilene danışmanın daha hayırlı olacağını düşünerek fakültedeki Kulak Burun Boğaz servisine doğru yollandım. Tüm nezaketimle nöbetçi asistanın kapısında beklemeye başladım, nezaketimin altını önemle çizmek istiyorum. Ama sevgili asistan arkadaşım beni birkaç kez görmezden geldi, havaya falan bakarak yanımdan geçti ki üzerimde önlük vardı, kim olduğumu anlamaması pek mümkün değildi. Olabilir, yoğundur, yorgundur, insanlık hali… Beklemeye devam ettim. Hastası dışarı çıkınca şöyle bir durumu çıtlatayım diye içeri doğru bir adım attım, atmaz olaydım. 'Sen şimdi neden içeri giriyorsun ki, yani olmaz ki!’ gibi bir tavırla karşılaşınca neye uğradığımı şaşırdım ve derhal dışarı çıktım, olay yerinden koşarak uzaklaştım. Bu, bence saygısızlıktan başka bir şey değildi. İnsanın meslektaşına bile saygısı kalmamışsa gerisini hiç düşünmek istemiyorum zaten. Tekrar sormak istiyorum, nezaket denen şey kayıp mı oldu yoksa hiç var olmadı mı?

O moral bozukluğuyla eve attım kendimi, neyse ki akşam Karapaks konseri vardı ve neşem yerine geldi. Konser tabi ki muhteşemdi, hala gitme fırsatı bulamadıysanız eğer gelecek ay ajandanızda yerinizi şimdiden ayırmanızı tavsiye ederim. Bugün de zaten grup üyelerinden Sinan Tansal’ın tavsiye ettiği Journey isimli kafedeydik Cihangir’de. Mekan olarak güzeldi, yemekleri de güzeldi. Hatta bu akşam yapacağımız tatlıyı onlardan esinlenerek hazırladım. Sinan Bey de oradaydı, börek açmaya gelmişti. Biz böreğin tadına bakamadık gerçi ama eminim çok güzel olmuştur. Kim bilir, belki bir gün Sinan Bey bize böreğin tarifini verir ve biz de yaparız. Ne dersiniz, hoş olmaz mı?

Bugün 27 Şubat bu arada, ayrıntıya inmeyeceğim ama söylemeden de geçemeyeceğim. Doğanlarıyla, ölenleriyle, mutlu-mutsuz çağrışımlarıyla, bize ait olan-olmayan hatıralarıyla Şubat’ın 27. gününün hayatımızdaki önemi nedir? Bunu düşünmek için, şu soğuk Şubat akşamında sımsıcak bir tatlı yapmaya hazır mısınız? Sadece içimizden geldiği gibi, hayatı her şeye rağmen değil de her şeyiyle kabullenmek için…

Haydi yapalım o zaman!


Malzemeler


  • 4 adet muffin (önceden yapmış olduğunuz ve bayatlamış muffinleri kullanınız)
  • 1 adet yumurta
  • 100 ml krema
  • 2 yemek kaşığı labne peyniri
  • 8 yemek kaşığı şeker
  • 4 yemek kaşığı kakao
  • 40 gr bitter çikolata
  • 10 adet çilek
  • 1 avuç böğürtlen
  • ½ paket burçak bisküvi

Yapılışı


1.Muffinleri ufak parçalar halinde parçalayın. Bisküvileri ise rondodan geçirin.



2.Meyveleri küp şekilde doğrayın.



3.Çikolatayı benmari usulü eritin.



4.Derin bir kapta krema, şeker, kakao, labne peyniri, erimiş çikolata ve yumurtayı çırpın. Ardından parça halindeki kekleri, meyveleri ve biskuvileri ekleyin, karıştırın.



5.Elde ettiğiniz kek hamuru benzeri karışımı sufle kaplarınıza paylaştırın ve önceden ısıtılmış 100 derecedeki fırında 20 dakika kadar pişmeye bırakın.




6.Sufle kaplarınızı fırından çıkardıktan sonra üzerlerini çilek ve krema ile süsleyip sıcak olacak şekilde servis yapabilirsiniz.




Guten AppetitJ

2 yorum:

  1. Nefis olmuş canım,ellerine sağlık..
    Havalardan mıdır nedir,o bahsettiğin haller ben de de ziyadesiyle mevcut :)
    Yarın pazartesi,önümü bahar,umarım herşey güzel olur..
    sevgilerimle..

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim, görüşmek üzere...

    YanıtlaSil